Gastrit-Helikobakter Pilori-Ülser-Mide Kanseri Hakkında Bilmek İstedikleriniz
Tıp tarihinde helikobakter piori mikrobun (bakterisinin) keşfedilmesi çok ciddi bir çığır açmıştır. Helikobakter pioribakterisinin 1983 yılında keşfi ile sonrasında keşfi yapan Warren ve Marshall isimli çalışmacılara tıp alanında Nobel ödülünü getirmiştir. İlginç olan nokta bu bakteri midede çok yıllar önce pek çok bilim insansı tarafından mikroskopta görülmüştür. Helikobakter piori bakterisi mikroskopta görülmüş olmasına rağmen gastrit ile ilişkilendirilememiştir. Burada gasrit terimi ile ilgili kısa bir bilgi verelim. Gastrit midenin içini döşeyen örtünün iltihaplanmasıdır. Bu iltihaplanmada en önemli etkenlerden birisi helikobakter pilori bakterisidir (mikrobudur) .
Bu bakterinin (helikobakter pilorinin ) nerden geldiği hastalarımızın sorduğu en önemli sorulardan birisidir. Bakterinin kaynağı insandır. İnsanın diş etlerinde ve midesinde yerleşen bu bakteri doğal olarak abdest ile dışarı atılır. Bulunduğu yerlere dikkat edilirse Helikobakter piori bakterisinin hangi yollar ile bulaştığı da daha rahatlıkla anlaşılacaktır. Bakteri sıklıkla küçük yaşlardan itibaren hijyen (temizlik) kurallarına Ağzından başkasına bulaşma öpüşme veya bakteriyi taşıyan kişini diş fırçası, kullandığı kaşık, çatal gibi araçların başka bir kişi tarafından kullanımı ile olabilir. Bu kullanım şekli bir de annelerin çocuklarına yemek yedirirken yemeğin –mamanın sıcak mı soğuk mu olduğunu önce kendi ağızlarında kaşığı kendi ağızlarına sokarak kontrol ettikten sonra kaşığı tekrar bebeklerin ağzına sokması ile de Helikobakter piori sıklıkla bulaşır. Bu bulaşma örneğinin yanı sıra başka pek çok örnek verebiliriz. Örneğin küçük çocuklar kabak çekirdeği gibi kabuğunu temizleyemedikleri çerezleri annesinin babasının temizlemesini isterler. Baba veya anne böyle davranırsa doğal olarak kedi Helikobakter piori bakterisini çocuğuna geçirmiş olmaktadır. Çocukluk çağında alınan bakteri tüm yaşam boyunca tedavi edilmediği sürece midede yerleşmektedir. Kendiliğinden ortadan kalkması mümkün değildir. Uzun yıllar mide yerleşen Helikobakter piori bakterisi sürekli olarak mide örtüsünün iltihaplanmasına yol açmaktadır.
Helikobakter piorinin kendine ait bazı alt gurupları bulunmaktadır. Bazı farklıklar göstermekle beraber tek yapı altında bazı farklılıklar göstererek inanlarda hastalık oluşturduğu bilinmektedir. Yukarıda açıkladığımız yollarla Helikobakter piorinin bulaşmasını düşündüğümüzde aile içinde bakterinin yayılabileceği sonucuna da varmış oluruz. Gerçekten de aile içindeki araştırmalarda anne veya babadaki Helikobakter piori bakterileri karşılaştırıldığında birbirinin aynı yapıda olduğu, ayrıca çocuklarda da aynı şekilde bakterinin yapısal benzerlik gösterdiği anlaşılmıştır. Bu nedenle ailenin tüm bireylerinin temizlik kurallarına hep birlikte uymaları gerektiği sonucuna varabiliriz. Gelişmiş ülkelerde temizlik kurallarına uyan toplumlarda Helikobakter piorinin rastlanma sıklığının geri kalmış ülkelerden çok farklı olarak belirgin şekilde daha az olduğu bilinmektedir.
Bu mikrobun (Helikobakter piori) insandan insana bulaşma şeklini bu şekilde açıklamış iken insandan çıkan dışkının kirlettiği su ile bulaşma şeklini açıklayalım. Lağım sularının özel kanalizasyon sistemi ile uzaklaştırılması ve uygun şekilde arıtılarak boşaltılması gereklidir. Eğer kirli olan bu sular herhangi bir şekilde insanların içtikleri suları kirletir veya aldıkları besinleri kirletirse Helikobakter piori de bulaşmış olur. Örneğin Gediz nehrine lağım suları karışır, bu sularla sulanan ıspanak, marul yeşillik gibi sebzeler iyi yıkanmadan yenirse Helikobakter piori kolaylıkla bulaşır. Pazar yerinde tuvalete giren satıcı taharetlenerek tuvaletten çıkarken elini iyi yıkamaz ise sattığı sebzeleri elleyerek satın alanlar dolayısı ile Helikobakter pioriyi rahatlıkla alırlar. Örnekleri çoğaltabiliriz. Kirlenmiş sebzeleri iyi yıkamanın ötesine 1 kilogram kadar sebzeyi 3-4 litrelik sirkeli (iki şişe kapağı kadar sirkeyi) suda yarım saat bekletirler veya özel dezenfeksiyon (mikroptan arındırma sularında) bekletirler ise mikroplardan arındırabiliriz. Yeri gelmiş iken taharetlenme sonrası ellerimizi sabunla yıkamamızın yeterli temizlik sağalamayabileceğini hatırlatayım. Bu nedenle taharetlenmede makata el değmesinden ziyade tuvalet kağıdının kullanılmasının daha akılcı olduğu bilinmektedir.
Yurt dışındaki katıldığımız kongrelerdeki toplantılarda sunulan bildirilerde ülkemizde Helikobakter piori mikrobunun toplumumuzun belirli yaş gruplarında %60-80 ‘inde var olduğu sonuçları sunulduğunda çok üzülüyoruz. Bilimsel kanıtlar ile elde edilen bu veriler ne yazık ki temizlik kurallarına ne oranda uyduğumuzun bir göstergesi olduğundan üzüntümüz daha da artıyor. Toplumuzun sağlıklı olması için sağlıklı su kaynaklarına sahip olmamız, sağlıklı besinleri tüketmemiz ve temizlik kurallarına tüm toplumun uyması gerekiyor. Kişi olarak siz ne kadar temiz olursanız olun içtiğiniz su yeterli oranda temiz değilse sonuçta Helikobakter piori mikrobunu almış oluyorsunuz. Ne kadar temiz olursanız olun dışarıda bir restoranda salata yer iken temizlik kurallarına uymayan bir kişi salatayı hazırlamış ise veya uygun koşullarda temizlenmemiş bir salatayı tabakla getirmiş ise sonuçta Helikobakter piori mikrobunu yine almış oluyoruz. Bu da sonuçta mide rahatsızlıklarının toplumumuzda yaygınlaşmasına sebep olan en önemli etkenlerinden birini oluşturmuş olmaktadır. Bu nedenlerle sağlıklı toplum bireylerini oluşturmak için temizlik kuralarını eksiksiz olarak uygulamamız gerektiği sonucuna varırız. Sağlıklı su kaynaklarına ulaşmanın ana koşullarından birisi ise yeraltı sularının taşındığı boruların lağım suları ile karışmasının engellenmesidir diyebiliriz. Burada belediye hizmetlerinin önemi ortaya çıkmaktadır. Dikkat ederseniz mikrop ve hastalıkla ilgili ayrıntılara henüz ulaşamadım. Yukarıda sunduğum bilgilere haiz olmadan Helikobakter piori mikrobunu ve sebep olduğu hastalıkları anlatmanın ise eksiklik olacağını düşündüğüm için bu bilgileri sizlerle paylaşma gereksinimini duydum. Yukarıda adını geçirdim Warren ve Marshall isimli iki araştırıcının Tıp biliminde açmış olduğu çığır ile ilgili olarak toplum yaşantımızda ne denli önemli bilgi gelişimine sebep olduğunu anlayabiliriz.
HELİKOBAKTER PİLOR – GASTRİT- ÜLSER –KANSER
Helikobakter piori (mikrobu) ile ilgili ayrıntılı bilgiler vermeye çalıştım. Dilerim anlaşılabilir olmuştur. Helikobakter piorinin özellikle midede yerleştiğini, sıklıkla diş eti plaklarında da yer aldığını anlatmıştık. İnsanda yaptığı zararlı etkisi ise özellikle midede yerleşimi sonrasında oluşmaktadır. En önemli noktalardan biri Helikobakter piorinin n çocukluk çağında midede yerleştikten sonra yaşam boyu hiçbir şekilde kendiliğinden kaybolmadığıdır. Yıllar boyunca yaşamını sürdürmektedir. Ancak antibiyotik kullanımın uygun ve doğru sürelerde yapıldığında ortadan kaldırılabilmesi söz konusudur.
Midede yıllarca kalabilen Helikobakter piori i nasıl hastalık oluşturmaktadır? Yıllar boyunca kalıp bazı olgularda 10-15 yaş grubunda, bazı olgularda 20-30 gibi genç yaşlarda, bazı olgularda ise daha ileri yaşlarda hastalık ortaya çıkarmaktadır. Bu farklılığı hangi faktörler oluşturuyor diye bakarsak Helikobakter piorinin birden fazla suşunun olduğunu bilmemiz gerekir. Aynı adı taşıyan farklı hastalık oluşturma gücüne, yeteneğine sahip farklı helikobakter pilori mikroplarının olduğunu bilmemiz gerekir. Bu farklı kişilerde farklı sürelerde farklı hastalıklar ortaya çıkmasının ana sebeplerinden birisidir. Helikobakter pioriyi temizlemek için vücudumuz bu bakteriye karşı saldırmaktadır. Elindeki araçlar ile onu temizlemeye çalışmaktadır. Helikobakter pilori ise bu saldırıdan kurtulmak için midede salgıların altına gizlenmekte ve vücudun onu temizlemesine imkan vermemektedir. Ayrıca her kişinin kendi bünyesine göre bağışıklık mekanizmaları (sistemleri) aracılığı ile saldırabilme yetenekleri vardır. Böylece Helikobakter piori ile vücut arasında bitmeyen ve yıllarca süren bir savaş ortaya çıkmaktadır. Bu savaş sırasında saldırıda midenin örtüsü (mide mukozası) sürekli zarar görmektedir. Aşırı salgılanan mide asidi hem midede itihaplanam (gastrit) hem de duodenum da(oniki parmak bağırsağında) iltihaplanma (bulbit-duodenit) oluşmasına yol açmaktadır. Midede meydana gelen bu iltihaba gastrit diyoruz. Bu iltihaplanma yıllarca sürdüğü için mideyi örten ve asidin mideye zarar vermesini engelleyen mide mukozası (örtüsü) hasar görmekte ve giderek kaybolmaktadır. Bu kayıp sonucunda erozyon dediğimiz yüzeysel hasarlar oluşmaktadır. Bu erozyonları bildiğimiz toprak erozyonlarına benzetebiliriz. Hastalarımın en çok sorduğu soru gastritin iyileşip iyileşmeyeceğidir. Bahsettiğim bu toprak kaybı gibi olan hasar ne yazık ki geriye gelmemektedir. Erozyona uğrayan tarlada yerine toprak oluşması nasıl mümkün değil ise gastrite bağlı hasarda midenin iyileşmesi mümkün olamamaktadır. Oluşan hasar durdurulmaya ve onu rahatsız eden faktörlere karşı korunarak tedavi edilmeye çalışılmaktadır. Açıklamaya çalıştığım gibi gastritin şiddetli olan bir kişide hasar geriye gelemeyeceğine göre sarımsak, turşu , kızartma yenilmesinde nasıl huzursuzluk çıkıyor ise tedavi ile bu gıdalar artık rahatlıkla yenilebilir duruma gelinememektedir. Doğal olarak bu söylenenler fraklı kişilerde farklı gastrit derecelerinde farklı olabilmektedir. Yine de kişinin kendisine dokuduğunu bildiği gıdaları tedavi sonrası ya tekrar alamamasını ya da dikkatli almasını önermek zorunda kalıyoruz.
Midede gastritin sürekliliği mide asidinin Helikobakter piori mikrobuna bağlı olarak sürekli fazla olması duodenuma (on iki parmak bağırsağına) gelen mide suları burayı tahriş etmekte ve yara (ülser) açılmasına sebep olmaktadır. Bu yaraya ülser diyoruz. Yara midede oluşursa mide ülseri, on iki parmak bağırsağında oluşursa on iki parmak bağırsağı ülseri (duodenal-bulber ülser) diyoruz. Ülserde önemli olan nokta midede bulunan ülser bizim için her zaman mide kanseri ile karışma riski taşır. On iki parmak bağırsağında (duodenal-bulber) yer alan ülserde ise kanserden genellikle korkmayız. Mide ülserinde ise mutlaka kayboluncaya kadar takip etmemiz gerekir. Biyopsiler ile kanser olmadığından emin oluncaya kadar bazen aralıklı olarak birkaç kez endoskopi yapmak zorunda kalabiliriz. Helikobakter piori (mikrop) on iki parmak bağırsağında ülser olan olguların %90-95 ‘inde midede ülseri (gastrik ülser ) olanarın ise %70-75 ‘inde bulunmaktadır. Uygun antibiyotiklerin 2 haftalık sürede kullanımları ile %65-70 oranında temizlenebilmektedir. İlaçların bazı dilde acı tat oluşması ağızda yara çıkması alerjik yakınmalar, ishal gibi %5-10 oranında yan etkileri olabilmektedir. Bunlar doktorla ilişkide olarak genelde atlatılabilecek olan yan etkilerdir. İlaçların düzensiz kullanılması ise tedavinin başarısını azaltmakta ayrıca bakterinin mikrobun ilaçlara direnç kullanılması sebep olabilmektedir. Dirençli olan bir mikrobun temizlenmesi ise son derece zor olmaktadır. Türkiye ‘de antibiyotiklerin bilinçsiz kullanılması daha önce helikobakterdeki %80-85’ lik başarı oranımızın azalmasına sebep olmaktadır. Bu nedenle doğru tanı ve tedavi gerekliliği belirlendiğinde ilaçların düzenli kullanılması ve doktorun önerilerinden çıkılmaması gerekmektedir.
Ülserde Helikobakter piori temizlenmesi başarıldığında önemli olarak ülserin tekrarlaması ortadan kalmakta veya çok azalmaktadır. Bu başarının en önemli kanıtı ise 20-25 yıl önce genel cerrahların yapmış oldukları mide ameliyatlarının sayısının son 10-15 yılda Helikobakter piorinin ortadan kaldırılması ile son derece azalmış olduğudur. Ne yazık ki halen eskiden gereksiz yere yapılmış olan mide ameliyatlarının sorunları ile uğraşmak zorunda kalıyoruz.
Gastritte tedavi prensipleri nedir diyerek gözden geçirirsek midesinde Helikobakter piori bulduğumuz kişinin Helikobakter pioriyi temizlemek için antibiyotik kullanmamız gerekli değildir. Bu konuda tıp alanında ortak görüşlerin birleştirildiği anlaşma kuralları ortaya konulmuştur. Bu kurallara göre hangi hastanın tedavi alması belirlidir. Her Helikobakter piori bakterisi temizlenen olgunun ne yazık ki hazımsızlık (dispepsi) yakınması kaybolmamaktadır. Hazımsızlık , mide ekşimesi, yanması her zaman tek başına Helikobakter pioriye bağlı değildir. Hazımsızlığa(dispepsiye) sebep olacak pek çok faktör gözden geçirilerek gereğinde Helikobakter piori bakterisinin tedavisine karar verilmelidir. Burada bizi zorlayan bir noktayı açıklamak istiyorum. İlk yazımızda belirttiğim gibi helikobakter pilori enfeksiyonu aile içi geçen, ailenin bir bireyinde var ise diğerlerine de bulaşan ve onlarda da yıllar içinde sorun yaratan bir bakteridir. ,bu durumda ailede bir bireyde bu bakteri saptanır ve ailenin diğer bireylerinde de belirlenirse herkesin tedavi edilip edilmeyeceğidir. Bu konu tartışmalı olmakla beraber gelecek yazımızda daha ayrıntılı tartışacağımız gibi anne veya babada mide kanseri mevcut ise ailenin tüm bireylerinin de de tedavi edilmesi gerekliğidir. Bu konuyu daha ayrıntılı anlatalım.
HELİKOBAKTER PİLORİ –GASTRİT – ÜLSER – MİDE KANSERİ .
Helikobakter pilori bakterisinin bulunması sonrası tıp literatüründe elde edilen gelişmeler devrim niteliğindedir. Mide kanseri ile ilişkilendirilmesi son derece önemlidir. Dünya sağlık teşkilatı tarafından kanser etkeni olarak ilan edilmiştir. Özellikle MALT lenfoması adı verilen özel bir lenf sistemi kanserinde helikobakter pilorinin midede kesin etken olduğu belirlenmiştir. Bu kanser şeklinde Helikobakter piori tedavi edilip ortadan kaldırıldığı zaman mide kanseri durmakta ve gerilemekte yani tedavi olmaktadır. Mide kanseri ile Helikobakter piori arasındaki ilişki ise her Helikobakter piori saptanan hastanın kanser olacağı şeklinde değildir. Mide kanserinin gelişimi için ek faktörlerinde devreye girdiği bilinmektedir. Bu ek faktörler arasında ise beslenme ile alınan kanserojen gıdalar öne çıkmaktadır. Helikobakter piorinin ise bazı tiplerinin özellikle mide kanserine yol açma yönünden daha riskli olduğu ileri sürülmektedir. Daha önce Celal Bayar Üniversitesinde yaptığımız bir çalışmada ne yazık ki kansere sebep olduğu düşünülen Helikobakter piori tipinin (cag-A pozitif) Manisa bölgesinde daha sık olarak karşımıza çıktığını saptadık. Bu nedenle bölgemizdeki hastaların daha dikkatlice araştırılması ve tedavi edilmeleri önem taşımaktadır.
Üstünde durmamız gereken önemli bir nokta ise Helikobakter piori midede var olduğunu belirlediğimiz her hasta mutlaka mide kanseri olacak demek değildir. Mide kanseri olan hastaların %70-80 ‘inde bu bakteri saptanmaktadır. Esas önemli olan nokta ise mide kanseri olan kişilerin çocuklarında midelerinde Helikobakter piori saptandığı zaman mutlaka uygun antibiyotikler ile uygun olduğu süre kullanımı ile temizlenmesi gerekliliğidir. Helikobakter piorinin kişide saptanması ise en doğru olarak endoskopide alınan mide dokusunda boyama yöntemi ile Helikobakter piorinin olup olmadığının belirlenmesidir. Japonya endoskopik tetkikleri yaygınlaştırdığı ve çok sayıda endoskopik girişim yaptırması sayesinde erken mide kanseri dediğimiz kanser yarasını daha 1-2 cm lik hatta 3-5 mm lik düzeylerde iken yakalamaktadır. Bu sayede de hastaların tedavileri kolaylaşmakta ve uygulanan tedaviler ile ya tam şifaya kavuşulmakta ya da 5-10 yıl gibi uzun süreler kansersiz yaşama şansı elde edilmektedir. Yurdumuzdaki uygulamalarda ise hastalarımızın düştüğü yanılgı yakınmaları şiddetlenmesini beklemek olmaktadır. Kanserde her zaman bulantı kusma, kansızlık veya karın ağrısı ortaya çıkmadan da kanser ülseri (yarası) görülebilmektedir. Bunun anlaşılabilmesi için hastaların yakınmalarında erken dönemde doktora başvurmaları, başvurulan doktorlarında hastadan endoskopi istemek için gecikmemeleri gerekliliğidir. Bundan 4-5 yıl öncesine kadar endoskopi merkezlerinin sayısının bölgemizde arttığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Dikkat edilmesi gereken nokta ise endoskopi uygulamalarının deneyimli gastroenterologlar tarafından yapılması gerekliliğidir. Bu konuda eğitimi olmayan alanı olmayan bazı doktor grupları tarafından endoskopi yapılmasında bir bulgu olmadığı belirtilen hastalar bir süre sonra ilerlemiş kanserler olarak karşımıza gelebilmektedir. Her konuda olduğu gibi yetersiz ve deneyimsiz ellerde uygulanan her türlü girişim istenmeyen sonuçlar doğurduğu gibi bu uygulamalardaki hukuki sorumluluklara dikkat edilmesi gereklidir. Hasta ve yakınlarının bilinçlenmesi ile doğru yerde tetkik yaptırma bilinçliliğine ulaşmasını dileriz.
Sağlıklı günler dilerim.
Aşağıdaki formu doldurun, en kısa sürede size ulaşacağım.
Merhaba hocam geçen yıl endoskopi yapıldı antral gastrit teşhisi konuldu ama herhangi bir ilaç yazılmadı 10 gündür yine midemde dolgunluk hissi boğazımda yumru varmış gibi bulantı göğsümün ortasında atım hissediyorum bu belirtiler olur mu antral gastritte hocam ne yapmam gerekiyor birde çarpıntı olurmu şimdiden teşekkür ederim ?
Merhaba İlkay Hanım
Mail adresinize dönüş sağladım.